Ana içeriğe atla

Yaşamak

Hepimiz belirli zaman aralığında ‘’yaşamak’’ için dünyaya gönderilmiş varlıklarız.

Dünyaya gönderilirsiniz başınıza geleceklerden habersiz.
Bebeksinizdir acıkırsınız konuşamazsınız, annenizin sevgisini hissetmek istersiniz söyleyemez ağlarsınız. Okula başlarsınız okumayı öğrenmekte zorlanırsınız. Ortaokula gelirsiniz matematik dersini yapamadığınızı fark eder üzülürsünüz. Hiç dinlenmeden lise sınavlarına hazırlanırsınız; sınavı kazanıp rahatladım diye düşünürken üniversite sınavına hazırlanmanız gerçeğiyle karşılaşır iki sene boyunca sınava hazırlanır liseye gitmekten ve en güzel yaşlarınızın ders çalışarak geçmesine dertlenirsiniz. Derken güzel bir üniversiteye yerleştim diye sevinecekken mezun olduktan sonrasını düşünür, vakti kendinize harcayacağınıza hangi işi yapmaya karar verdiyseniz o işte ilerleyebilmek için kurslara gider, oradan oraya koşuşturmaya başlarsınız. Koşuşturma içinde üniversite hayatından pek bir şey anlamaz kendinizi bir an işsiz ve çaresiz bulursunuz. Zamanını iş aramakla geçirdiğiniz için başka işlerle uğraşmak size cazip gelmez. Gelse bile kendinizi veremezsiniz, aklınızın bir köşesinde hep işe girsem de rahatlasam diye düşünceler yer alır. Bir gün işe alındığınızı öğrenirsin derken bir bakmışsınız evlenmek için paraya ihtiyacınız olur. İşinizi sevdiğiniz için değil para kazanma amacıyla yaparsınız. Düğünüydü, kirasıydı, faturalarıydı derken anne-baba olacağınızı öğrenir aşkınızın meyvesi için hazırlıklar yapmaya başlarsınız. Bebeğinizin odasını döşemeye, cicili kıyafetler almaya vakit harcarsınız bolca. O gün gelir bebeğinizi kucağınıza alırsınız ve artık kendiniz için değil onun için yaşamaya başlarsınız. Gece gündüz kavramı sizin için önemini yitirir. İşten yorgun gelmeniz, patronunuzla kavga etmeniz, trafikte üç saatinizi geçirmiş olmanız bebeğinizin tek gülümsemesiyle yok olur. Konuşmasıydı yürümesiydi anaokuluna başlamasıydı derken artık okula gitme vakti gelmiştir. Eskiden emekli olup bahçedeki çiçeklerinizle uğraşacağınızı düşünürken şimdi çocuğunuzun masraflarını karşılamak için çalışmak zorundasınızdır. Yeter ki okusun kendini kurtarsın düşüncesiyle birçok fedakarlığı göze alırsınız. Dershaneye gönderir yetmez özel ders aldırır o da yetmezmiş gibi kurslara yazdırırsınız. Çünkü sistem bunu gerektirmiştir. Dersler işe yaramıştır liseyi kazanır evet ama üniversiteyi kazanması için sınava girmesi gerekecektir. Üniversite hazırlığı için kurslara bir ton para verirsiniz. Emeklilik yaşınız çoktan geçmiş olmasına rağmen işinizi düzgün yapmadığınızı düşünen sizden yaşlarca küçük işvereninizden fırça yer ses etmezsiniz. Edemezsiniz. Çocuğunuzun üniversitesiydi, işiydi, evlenmesiydi derken torununuzu kucağınıza alırsınız fakat onu tutmaya mecaliniz bile kalmamıştır. Geçmişe dönüp baktığınız zaman yaşadığınız(?) onca yıl göz açıp kapatıncaya kadar geçmiş gibi hissetmişsinizdir.

Peki tüm bu olanları göz önüne aldığımızda dünyada var olmamız yaşadığımız anlamına geliyor mu?
Doğduk, yaşıyoruz, öleceğiz.
Doğum ve ölüm bizim irademiz dışında gerçekleşiyorken irademizle yön verebileceğimiz ‘yaşam’ı ne kadar kontrol edebiliyoruz?
Her şey için geç olmadan ''yaşam'' aracının direksiyonuna geçip hayatımıza yön vermeliyiz.


                                  Gerçekten yaşamayı isteyenlere…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

El Emeği Teşekkürle Ödenmez

Haberleri okuyordum ekranın sağ tarafında çocuk oyuncuların çalışma koşullarının düzenlemesi ile ilgili bir haber gördüm, dikkatimi çekti ve tıkladım. Sayfa açılır açılmaz karşıma elinde son model tableti bulunan fotoğrafın çekildiğinden haberi yokmuş gibi yapan bilindik bir çocuk oyuncu… Haberin içeriğine baktığımda çocukların çalışma koşullarının düzenlenmesi ile ilgili birçok güzel sınırlandırmalar getirildiğini gördüm. Mesela; derslerinde başarısız olan çocuk oyuncuların çalışma izni iptal edilecek, 3 ay ile 14 yaş arasındaki çocuklara minimum asgari ücret ödenecek vb. gibi. Buralar iyi güzel. Devamında ise şu cümleler yer alıyordu: ‘’Çocuk oyuncular akşam 20.00 ila sabah 06.00 saatleri arasında çalıştırılamayacak. Ancak 6-13 yaş arası çocuklar canlı yayın olması şartıyla gece 23.00'e kadar çalışabilecekler. Çocuklarda çalışma süresi, işyerine vardığı andan itibaren başlayacak, her bir saatlik çalışmada 15 dakika mola verilecek. Mola süresi de çalışmadan sayılacak. 7 g...

Despot'un Evi: Cunda'da Çocuk Esirgeme Kurumu

Despot evi 1862 yılında sarımsak taşından inşa edilmiş. Hikayesi şu şekildeymiş: Sahildeki binayı inşa ettiren Despot, Yunanistan’ın devlet olduğu gün Rum halkının sevinçten verdiği bağışlardan çok para kazanmış. Ve o paraları doğum yeri olan Yunda’ya ( Alibey Adası ) getirmiş. Getirmiş olduğu paraların bir kısmıyla sahildeki binayı inşa ettirmiş. Despot, gelirken yanında getirmiş olduğu paralarla rahat bir yaşam sürmüş. 1877 yılının ocak ayında baskın yapan hırsızlar Despot’u öldürmüşler ve bir rivayete göre evde buldukları altın gümüş kupalarla 15.000 Osmanlı lirasını da alarak kaçmışlar. Bir hafta önce Despot evini görmeye gittik; bahçesinde bir anne, baba ve çocukla karşılaştık. Kendi aramızda konuşurken beyefendi sohbetimize katılıp ‘’522 kişiydik burada. Ne zamandır gelip görmek istiyordum ama bu şekilde bulacağımı hiç tahmin etmezdim. Evin altından yürüyerek denizi geçer adaya giderdik. Yolda kaplar, kılıç mılıç bir sürü şey bulurduk. Şimdi ne hale gelmiş. Önc...

Tırnağını annesi keser parmağını makinası.

 Geçmişe bakacak olursak; İngiltere’de başlayan sanayi devrimiyle istihdam oranlarında gözle görülür artışlar yaşanmıştır. Açılan büyük fabrikalar ile birlikte üretim artmış, işgücüne ihtiyaç oldukça fazlalaşmıştır. Kurulan makinalar büyük olduğundan dolayı iş artık evde yapılmaktan çıkmıştır. Fabrika sisteminin oluşturulması üretimin hızlanması açısından bakıldığında olumlu gibi gözükse de bu fabrikalarda çalışacak kişi açısından malesef aynı olumlu etkiyi yaratmamıştır. Erkekler ile birlikte kadınlar ve çocuklar da işgücüne katılmışlardır. Hatta erkeklerden ziyade kadınlar ve çocuklar daha ucuz işgücüne mal olduğu için fabrikalarda çalıştırılmak adına tercih sebebi haline gelmişlerdir. Tahmin edileceği üzere ucuz işgücünden en çok zarar gören çocuklar olmuştur.  O dönemin olumsuz yanlarından biri ‘’sömürü’’ idi. Emek sömürüsü göz ardı edilemeyecek kadar fazlaydı. Özellikle küçük çocuklar haklarını savunamadığı, düşük ücretle çalışmayı kabul ettikleri için tercih edilmey...