Sokakta yürüyorduk.
Kaldırımdaki 19 litrelik damacanaları tek tek arabanın arkasına yerleştiriyordu bir adam.
''Bu amcaya çok üzülüyorum baksana nasıl çalışıyor?'' dedi. ''Ee ne yapsın adamın işi o'' dedim. ''Orası da doğru'' dedi, yürümeye devam ettik.
Bu kadar duygusuz gözüktüğüm için pişman olmuştum. Yürürken içimden orada ne tepki vermem gerektiğini düşünmeye başladım. ''Ah yazık ya kıyamam nasıl da ağır şeyleri kaldırıyor bu yaşında'' mı demeliydim? O zaman arkadaşım fikrine katıldığım için mutlu olacaktı ama ben kendi düşüncemi söylememiş olduğum için huzursuz olacaktım.
''Ee ne yapsın adamın işi o'' derken ülkemizdeki milyonlarca işsiz insanı göz önünde bulundurarak bu adamın şanslı olduğunu düşünmüştüm. O kadar çok işsiz varken adamın çalışıyor olmasına sevindiğim için bu kadar rahat çıkmıştı kelimeler ağzımdan.
O orta yaştaki adamın 19 litrelik damacanayı tek başına arabaya yüklüyor olması bana normal geliyordu. Hatta işsiz olmadığını düşünerek onun adına sevinecek kadar normal.
Belki bu adam Norveç'te bir yerde yaşasa emeklilik maaşıyla geçinip rahat bir yaşam sürecekti. Ama Türkiye'deydi ve ''Ee işi o, yapacak'' deniyordu arkasından.
Haberlerde aynı adamı ''Aylardır iş bulamadığı için ailesini geçindirmekte zorlanan adam kendini öldürmeye kalkıştı'' olarak dinlesem işte o zaman ''Bu amcaya çok üzüldüm baksana ne halde'' derdim.
Ama şimdi diyemiyorum.
Ama şimdi diyemiyorum.
*Küresel emeklilik endeksine göre Türkiye 43 ülke arasında 40. sırada
Yorumlar
Yorum Gönder