Ana içeriğe atla

Yaşamak

Adaşım olur kendisi. 

Bursa'nın bir köyünde tanıştık. Benden çok küçük olmasına rağmen kurduğu cümleler, hayata bakış açısı benden büyük insanlarınkiyle aynıydı diyebilirim. Yaşını tam olarak bilmiyorum ama 11-12lerindeydi Nur. 

Sınıf arkadaşlarından biraz farklı olduğu ve arkadaşlarının onu dışladığını ufacık gözlem sonucu fark edebiliyordum. Yaşıtları birbirleriyle arkadaşlık edip şakalaşırken o tek başına oluyordu genelde. Bir etkinlik için Nur ve sınıf arkadaşları bir müddet aynı ortamdaydık. Tüm çocuklar etkinlikte merakla ne yapılacağını beklerken Nur bacak bacak üstüne atmış, başındaki örtüden dışarı çıkan saçlarını gözükmesin diye örtünün içine doğru itiyordu. Tavırları diğer çocuklardan o kadar farklıydı ki sanki çocuk değil de karşımda büyük bir insan oturuyor gibiydi. 

Etkinliğimizin ortalarında nefes almakta zorlandığını söyledi. Onu bulunduğumuz ortamdan uzaklaştırıp bahçedeki banka götürdüm. Bir şey vardı Nur'da hissedebiliyordum. Okulda arkadaşlarının onunla dalga geçtiğini, dışladığını çok rahat görebiliyordum. Ama durumun yalnızca bundan ibaret olmadığını da anlayabiliyordum. Sanki bir konuşmaya başlasa içinde o ana kadar biriktirdiği tüm her şeyi dökecek gibi bir hali vardı. Ben de içindekileri döksün diye konuşturmaya çalışıyordum.

Açık hava iyi geldi mi diye sordum. Evet daha iyiyim dedi. Herhangi bir hastalığın var mı diye sordum bazen nefes alamadığım oluyor dedi. Sonra kısa bir sessizlik oldu. Konuşturabilmek için elimden geleni yapacaktım ama doğru kelimeleri arıyordum. Ne kadar şanslısınız ne güzel bir yerde yaşıyorsunuz dedim. Biz buraya yeni taşındık dedi. Aa öyle mi daha önce de bu kadar güzel bir yerde miydin diye devam ettim. Hayır, yatılı okulda kalıyordum dedi. İlkokula başladığımda yatılı okuyordum sonra buraya taşındık şimdi abim ve annemle kalıyorum dedi. Abin de bu okulda mı okuyor yoksa dedim hayır o şehirde lisede okuyor dedi biraz sinirli bir şekilde. Ne güzel benim de kardeşlerim var, insanın kardeşlerinin olması çok güzel değil mi dedim onaylamayacağından emin bir şekilde. 

Hayır ben abimi sevmiyorum o beni sürekli dövüyor dedi. Ama kardeşler arasında bu hep oluyor biliyor musun ben de küçükken abim bana da vururdu ama bu abilerin kardeşleriyle oynama şekli bence deyip gülümsedim. Biraz konuyu değiştirmek istedim ama yüzündeki ifade o kadar kötüydü ki daha fazla uzatmamak için başka konuya geçiş yapacaktım. 

Derin bir nefes aldı ve birdenbire ''Elif abla yaşamak hiç güzel değil keşke ölsem'' dedi. 
O an beynimde birçok kez yankılandı bu cümle. 

11-12 yaşındaki bir çocuk nasıl böyle bir cümle kurabilir diye içim içimi yiyordu. Yaşamak hiç güzel değil keşke ölsem demişti. Boğazım düğümlenmişti, nasıl olur diyordum içimden bu yaştaki bir çocuk nasıl bu cümleyi kurabilir? Yutkunup olabildiğince normal ses tonumla yaşamak güzel değil mi diye sordum hem yaşamasak nasıl tanışacaktık dedim ve gülümsedim. Nur'un da yüzünde birkaç saniyeliğine gülümseme oluşmuştu.

Sonra ciddileşip hikayesini anlattı.

O anlattıkça dünya üzerinde bu kadar çok hayatına dokunulması gereken kişi varken insanların bencil olup sadece kendi dünyasında yaşadığını düşünüyor ve nefes almakta zorlanıyordum, tıpkı az önce Nur'un nefes alamadığı gibi...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

El Emeği Teşekkürle Ödenmez

Haberleri okuyordum ekranın sağ tarafında çocuk oyuncuların çalışma koşullarının düzenlemesi ile ilgili bir haber gördüm, dikkatimi çekti ve tıkladım. Sayfa açılır açılmaz karşıma elinde son model tableti bulunan fotoğrafın çekildiğinden haberi yokmuş gibi yapan bilindik bir çocuk oyuncu… Haberin içeriğine baktığımda çocukların çalışma koşullarının düzenlenmesi ile ilgili birçok güzel sınırlandırmalar getirildiğini gördüm. Mesela; derslerinde başarısız olan çocuk oyuncuların çalışma izni iptal edilecek, 3 ay ile 14 yaş arasındaki çocuklara minimum asgari ücret ödenecek vb. gibi. Buralar iyi güzel. Devamında ise şu cümleler yer alıyordu: ‘’Çocuk oyuncular akşam 20.00 ila sabah 06.00 saatleri arasında çalıştırılamayacak. Ancak 6-13 yaş arası çocuklar canlı yayın olması şartıyla gece 23.00'e kadar çalışabilecekler. Çocuklarda çalışma süresi, işyerine vardığı andan itibaren başlayacak, her bir saatlik çalışmada 15 dakika mola verilecek. Mola süresi de çalışmadan sayılacak. 7 g...

Despot'un Evi: Cunda'da Çocuk Esirgeme Kurumu

Despot evi 1862 yılında sarımsak taşından inşa edilmiş. Hikayesi şu şekildeymiş: Sahildeki binayı inşa ettiren Despot, Yunanistan’ın devlet olduğu gün Rum halkının sevinçten verdiği bağışlardan çok para kazanmış. Ve o paraları doğum yeri olan Yunda’ya ( Alibey Adası ) getirmiş. Getirmiş olduğu paraların bir kısmıyla sahildeki binayı inşa ettirmiş. Despot, gelirken yanında getirmiş olduğu paralarla rahat bir yaşam sürmüş. 1877 yılının ocak ayında baskın yapan hırsızlar Despot’u öldürmüşler ve bir rivayete göre evde buldukları altın gümüş kupalarla 15.000 Osmanlı lirasını da alarak kaçmışlar. Bir hafta önce Despot evini görmeye gittik; bahçesinde bir anne, baba ve çocukla karşılaştık. Kendi aramızda konuşurken beyefendi sohbetimize katılıp ‘’522 kişiydik burada. Ne zamandır gelip görmek istiyordum ama bu şekilde bulacağımı hiç tahmin etmezdim. Evin altından yürüyerek denizi geçer adaya giderdik. Yolda kaplar, kılıç mılıç bir sürü şey bulurduk. Şimdi ne hale gelmiş. Önc...

Tırnağını annesi keser parmağını makinası.

 Geçmişe bakacak olursak; İngiltere’de başlayan sanayi devrimiyle istihdam oranlarında gözle görülür artışlar yaşanmıştır. Açılan büyük fabrikalar ile birlikte üretim artmış, işgücüne ihtiyaç oldukça fazlalaşmıştır. Kurulan makinalar büyük olduğundan dolayı iş artık evde yapılmaktan çıkmıştır. Fabrika sisteminin oluşturulması üretimin hızlanması açısından bakıldığında olumlu gibi gözükse de bu fabrikalarda çalışacak kişi açısından malesef aynı olumlu etkiyi yaratmamıştır. Erkekler ile birlikte kadınlar ve çocuklar da işgücüne katılmışlardır. Hatta erkeklerden ziyade kadınlar ve çocuklar daha ucuz işgücüne mal olduğu için fabrikalarda çalıştırılmak adına tercih sebebi haline gelmişlerdir. Tahmin edileceği üzere ucuz işgücünden en çok zarar gören çocuklar olmuştur.  O dönemin olumsuz yanlarından biri ‘’sömürü’’ idi. Emek sömürüsü göz ardı edilemeyecek kadar fazlaydı. Özellikle küçük çocuklar haklarını savunamadığı, düşük ücretle çalışmayı kabul ettikleri için tercih edilmey...